Özgür Özel: Recep Tayyip Erdoğan’a bu darbe girişiminde fırsat vermeyeceğiz, zora sokacağız. Ona yerini bildirin.
CHP Lideri Özgür Özel, TBMM küme toplantısında şunları söyledi: “Bu Anayasayı askıya almaya kalkarsanız buna darbe denir. Asker yaparsa askeri darbedir, sivil yaparsa sivil darbedir.” Ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir partinin genel başkanı bunu yaparsa hayatımda gördüğüm en alçak darbedir ama bu darbe girişiminde Recep Tayyip Erdoğan’ı serbest bırakmayacağız, ona teslim edeceğiz. Zor zamanlar. ‘Gidip kapısını çalacağız’ diyor. Anayasayı değiştirip Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatacak. Anayasa herkes için yapılır, hatta her doğum için yapılır. Her doğan çocuk için yapılır. Bu Anayasa her doğan içindir. Erdoğan için değil Erdoğan için yapıldığı için şu anda kriz yaratıyor. Çünkü birini hem parti başkanı yapıyor hem de devletin başkanı yapıyor. Bu Anayasa her devletin anayasası değil. Doğa ama Erdoğan’ın… Sayın Erdoğan, elinizde Anayasa’yı değiştirecek rakamlar yok. Özgür Özel ayrıca, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatacak, kararlarına uymamayı keyfi hale getirecek, Anayasa’yı geçersiz kılacak şekilde sizinle işbirliği yapma gibi bir niyetimiz yok. Bizim öyle gözlerimiz yok kardeşim. “Kardeşim, seninle Anayasa’yı ihlal etmeye kalkarsam dehşete düşerim” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de genel başkan seçildikten sonra ilk grup toplantısını bugün gerçekleştirdi. Toplantıya CHP’nin 81 il başkanı da katıldı. Özel grup toplantısında şunları söyledi:
“CHP’nin kurultayları, diğer partilerden farklı olarak, liderlerinin misyonlarını sürdürdüğünü teyit etmek için atanmış delegelerden değil, görev yapmak üzere gelen delegelerden oluşur. O delegeler bize, size ve hepimize, Atatürk’ün partisini iktidara getirme misyonunu vermiştir. Bu misyonu kabul edin, kabul edin ve birlikte konuşun.” Yaratılan onca dezenformasyona rağmen, parti içinde demiyorum, iktidar yanlılarının yarattığı dezenformasyona rağmen, CHP liderine demokratik yollarla meydan okunabilir, mahallelerden, ilçelerden, illerden başlayarak parti içine sandıklar yerleştirilir. ve genel kurultaylarda demokratik bir yarış yapılabilir ve delegelerin kararıyla genel lider yarışabilir. Seçimle değişebilecek bir parti olduğunu, Türkiye’ye demokrasi vaad ederken aynı zamanda kendi içinde de demokrasi olduğunu gösteren çok önemli bir kongreyi geride bıraktık. Katkıda bulunan herkese teşekkür etmek istiyorum.
” “BAŞKANIMIZ SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NU SAYGILARIMLA SEVİYORUM”
Ülkemiz çok zor bir süreçten geçti. Tek adam rejiminin giderek otoriterleştiği, demokrasi kanallarının tıkandığı, hukukun rafa kaldırıldığı bir dönemde, 13 yıl boyunca partimizin Genel Başkanı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı büyük bir mücadele verdi. Artvin Şavşat’ta şehidimizi kaybettiğimiz silahlı saldırıda PKK terör örgütünün hedefi oldu. Çubuk’ta şehit cenazesinde linç girişimine maruz kaldı, girdikleri evin “Burayı yakalım” sesleri arasında sakin ve kararlı bir şekilde kendisini ve partisini savundu, Ankara’dan İstanbul’a 432 kilometre yürüdü ” Hak, hukuk ve adalet” sözü dünya siyasi tarihine geçti. Bana çok büyük katkıları olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu, bu salondaki hepimizi, bu partiyi saygıyla selamlıyorum. Onların çabaları unutulmaz. Ona vefamızı her fırsatta, her zaman birlikte ve her zaman göstereceğiz. Onun önünde saygıyla eğiliyorum.
” KONGRE KAYBEDİLEN BİR TOPLANTIDIR. “NE KAYBEDEN VAR, NE KAZANAN ÖZGÜR ÖZEL”
Bir kongreyi geride bıraktık, o kongre kaybedeni olmayan bir kongredir. Özgür Özel’in ne kaybedeni ne de kazananı vardır. Kongremiz CHP’nin kazandığı bir kongredir ve Türkiye’nin kazandığı çok yakında anlaşılacaktır. Kongre sonunda Başbakanımız oluştu, yaş ortalaması 43. Kongre sonunda oluşan PM’den MYK atadım, toplam 24 kişiden oluşuyor. Yaş ortalaması 46. MYK’mızı ben atayamadım, önce Başbakanımıza söyledim. Eleştirinizi aldım. Sonra onların vizyonunu aldım. Oya sundum ve Merkez Yönetim Kurulu tarafından Başbakan’dan oybirliğiyle güven oyu aldı. Bu bağlamda Türkiye siyasi tarihinde ilk kez ciddi ve resmi olarak bir gölge kabine atadık.
” ERDOĞAN 17’Sİ ERKEK 18 RANDEVU ALDI. KADIN AYRICA AİLEDEN SORUMLUDUR. CHP’NİN GÖLGE DOLABI 9 KADIN 9 ERKEK
Mevcut kabinede 17 bakan ve bir başkan yardımcısından oluşan 18 kişinin karşısına 18 genel başkan yardımcısının atandığı gölge kabine, yaptıkları her şeyi dakika dakika izliyor, gerekli eleştirileri yapıyor, gerektiğinde önceden uyarıyor, gereğini yapanları destekliyor. doğru olanı yapar, yanlış yapanı engellemeye çalışır, aktif ve aktiftir. ve kararlı bir muhalefeti sürdürmek üzere görevlendirilmiş 19 arkadaşım var. Her biri diğerinden daha değerlidir. Atayamadıklarımız onların bir adım gerisinde değil. Bizim kabineyi Erdoğan’ın kabinesi ile karşılaştırırsak temel fark şudur. Erdoğan, 17’si erkek olmak üzere 18 atama yaptı. O bir kadındır ve aileden sorumludur. CHP’nin gölge kabinesi 9 kadın ve 9 erkekten oluşuyor. Gölge kabinemizi toplumun yarısını oluşturan ve hepimize katkı sağlayan tüm kadınlara emanet ediyorum. Türkiye kadınları şunu görmeli; Bir yanda kadına ‘aileyi tanıyorsun’ diyen, geri kalan tüm işleri erkeğe layık gören bir zihniyet var. Bir yanda ‘eşitiz, bir elmanın iki yarısıyız, sen de benim kadarsın’, ‘sen bizim kadarsın’, ‘bizden kimse üstün değil’ diyen bir anlayış var. diğerine’. Bu anlayış benim ve partimin anlayışıdır. Ama temelde bunu bize öğreten Gazi Mustafa Kemal Atatürk anlayışıdır.
60 kişilik PM’de sadece daha önce il başkanlığı yapmış 13 arkadaşım ve 2 ilçe başkanı arkadaşım var. Kendilerine verdiğimiz değerden dolayı teşekkür etmek ve takdirlerini göstermek için randevu istediler, biz de o randevuyu 130 milletvekilimizle küme toplantı salonumuzda gerçekleştirdik. Kapalı grup toplantımızda bir aradaydılar ve tanışmışlardı. Bundan sonra etten tırnağa birlikte yürüyecekler, yolları açık olsun.
” 30 BİN DİYABETLİ ÇOCUĞUMUZ VAR. ADALET VE KALKINMA PARTİSİ BAŞKANINA SÖZÜNÜ HATIRLATIYORUM. BU SÖZÜNÜ TUTUN, BU UTANCA SON VERİN. “ŞİMDİ DİYABETLİ ÇOCUKLARIMIZI DAHA FAZLA AĞLATMAYIN”
Elimdeki çiçek mavi. Diyabet mavisi. Bugün Dünya Diyabet Günü. Ali Davet Mısırlı bu çiçeği bana 9 yaşındayken getirmişti. TIP1 Diyabeti var. Yanında 7-8 şeker hastası ve 6-7 yaşlarında kendinden küçük arkadaşları vardı. Bu çiçeği bana verdiler. Ali Davet Mısırlı bana ‘Özgür amca, geçmiş yıllarda bize söz verilmişti. Söz tutulmadı. ‘Canımız yanıyor.’ Ne yapmaya çalıştığınızı anlıyorum, şimdi açıklayacağım. Buradan her zaman birlikte bir şeyler ifade edeceğiz. Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Temel Yılmaz. Partizan olmayan ziyaret. Bu ziyaret her partiye yapılıyor. Bana getirdikleri bu çiçekle birlikte bana emanet ettikleri bir şey var. 30 bin diyabetli çocuğumuz var. Doğuştan şeker hastasıdır. Şeker ölçülür, insülin vurulur. Minik parmaklar ayda 300 kez deliniyor. Ali Çağrı günde 8 ila 10 defa yaralanıyor. Ancak tüm Avrupa’da ve dünyanın hemen hemen tüm gelişmiş ülkelerinde bu şeker ölçüm sensörü bu çocukların kollarına takılmaktadır. Hiçbir şekilde zarar görmüyorlar. Dışarıda duruyor. Sürekli kan şekerini ölçüyor. Şeker seviyesinin düşük veya yüksek olması durumunda ebeveynlerin cep telefonlarına uyarı gönderiliyor. Hatta yakın zamanda bunu insülin pompasıyla ilişkilendirdiler. Ne zaman ve ne kadar insüline ihtiyaç duyulursa duyulsun, kendinize bir daha iğne batırmadan insülin salgılar. Bu dünyanın her yerinde ödeniyor. Türkiye’de ödenmiyor. Bugün bakanlarım Türkiye Diyabet Vakfı’nın toplantısına katılacak. Arkadaşlarım, çalışma, sosyal güvenlik ve sağlıktan sorumlu bakanlar ve bir doktor, milletvekilimiz. Bir eczacı olarak şunu söyleyeyim. Türkiye’de 10 milyon yetişkin diyabet hastası var. Kendilerine verilen ilaçların 1 aylık maliyeti ile talep edilen bu maliyet aynı maliyettir. 10 milyon şeker hastası için mevcut kaynak, 30 bin Tip 1 Diyabetli çocuk için bulunamıyor… Tayyip Erdoğan, kameralar önünde 0-14 yaş arası çocuklarımıza müjdemiz olduğunu ve bunun bedelini ödeyeceğini söyledi. Bu. SGK 17 aydır ödeme yapmıyor, çocuklarımız mağdur olmaya devam ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına sözlerini hatırlatıyorum. Bu sözü tutun, bu utanca son verin. Şeker hastası çocuklarımızı artık ağlatmayın.
” HATAY’DA 255 BİN KONUYA İHTİYAÇ VAR. “ŞİMDİYE KADAR 32 BİN DAİRE İÇİN İHALE YAPILDI”
Devlet Hatay’a geç geldi, devlet erken gitti, devlet bizi unuttu. ‘Kurtarma çalışmaları geç başladı ama bütün illerde enkaz kaldırma çalışmaları tamamlandı, bunun en az yüzde 20-25’i Hatay’da kaldı’ dediler. Hala sevdiklerine ulaşamayan aileler ise enkaz altında ağlıyor. Hatay’a verilen sözler tutulmadı, zor durumdayız. ‘Hatay unutulmasın’ Ben de onlara ‘Atatürk’ün koltuğunu Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan devraldım’ dedim. Atatürk’ün Hatay için söyledikleri: ‘Hatay benim kişisel sorunumdur.’ Hatay bundan sonra CHP Grup Başkanının ve CHP Genel Başkanının şahsi meselesidir. ‘Unutmayacağız, unutturmayacağız’. Bunun için Hatay’da 255 bin konuta ihtiyaç var. Şu ana kadar 32 bininin ihalesi yapıldı. Bunlardan 25 bininin inşaatı sürüyor. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı bir yıl içinde herkesi evine kavuşturacağının sözünü vermişti. Ona güvenen, inanan ve oy veren, “bir yıl içinde başımızı sokacak bir çatı yapalım” diyen deprem bölgesindeki halk, artık tüm illerde aldatıldıklarını görüyor. Resmi rakamdaki 32 binden henüz başlamadılar bile. Her şey bir mucize olsa ve 6 Şubat’ta bitse bile her 10 Hataylıdan 9’u hala sokaklarda olacaktı. Çadırda, yine konteynerde. Diğer illerde de durum farklı değil. Yeri gelince tekrar söyleyeceğim. Deprem bölgesi sadece Hatay’la sınırlı değil, yıkımın yüzde 44’ü Hatay’da. Kayıpların neredeyse yarısı Hatay’da. Ama CHP olarak Kahramanmaraş ve Adıyaman’dan başlayarak depremden etkilenen tüm bölgelere olan ilgimizi artırmaya devam edeceğiz. Depremin yaralarını sarmanın ve verilen sözleri tutmanın takipçisi olacağız.
Oradan iki arama yaptım. Engin Altay ve Engin Özkoç’a. Sayın Engin Altay bugün partimizi temsilen KEİPA için yurt dışındadır. Onlara teşekkür ettik. Başkan Ekrem bana KİPTAŞ’ın yaptırdığı geçici barınma alanını gezdirdi. Bin kişinin barınacağı bu geçici barınma alanında 201 konut ve 21 ticari alan bulunuyor. Toplamda 222 adet bulunmaktadır. İçeride ne olduğunu görebiliyor musun? Bir kreş var, burası konteyner şehir değil. Bu süreksiz yaşam alanı, konteyner benzeri konutlar, prefabrik evler. Burada kreş, yaşlı bakım merkezi, kütüphane, sağlık merkezi ve çocuk oyun alanı bulunmaktadır. Basketbol ve voleybol sahası bulunmaktadır. Esnafların hizmet vereceği dükkânlar farklı şekilde inşa ediliyor. Manav, market, fırın, kasap, berber, kuaför ve kütüphane bulunmaktadır. Köy kahvesi de bulunmaktadır. Gözünüzü alamadığınız mükemmel bir alan ve o alanın içinde şu anda yarısı bizim kümemizde, 65’i. Bu, gelecekte Türkiye’ye ve CHP’ye hizmet etmeyi bekleyen milletvekillerimizin, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Engin Altay, Engin Özkoç ve benim ortak kararımızla oybirliğiyle bağışlanan maaşlarıyla inşa edildi. 27. Dönem milletvekillerimize bir kez daha teşekkür ediyorum.
” “HUKUKİ TEKLİF HAZIRLIYORUZ”
62 kilometre yeni beton yol, 88 bin ton asfalt. Kilometre başına 272 bin 985 litre akaryakıt takviyesi, 108 bin 417 vatandaşa ücretsiz ulaşım, 54 bin 124 aileye düzenli yardım. Ayrıca 164 bin metre içme suyu limiti belirlendi. Asla yapmayacakları harcamalar yapıyorlar. Gelirleri neredeyse sıfır. Belediye Hatay halkından nasıl gelir toplayacak? Sadece İller Bankasından gönderilenler. Altyapı ve ulaşımdan sorumlu arkadaşımız bölgeye gidiyor, milli eğitim, sağlık ve tarımdan sorumlu arkadaşımız yarın bölgeye gidiyor. Kararlaştırdığımız işi yapacaklar ama aynı zamanda yasa tasarısı da hazırlıyoruz. Sayın Grup Başkan Yardımcıları, çalışacaklar. İlgili gölge kabinedeki bakanlarımızla birlikte. Mutlaka deprem bölgesindeki illerin ve depremden yoğun göç alan illerin belediyeleri için. Bu sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde değil, Konya ve Kayseri’de de var. Sadece Hatay’da değil Kahramanmaraş’ta da. Soruna artık siyasi gözlüklerle bakmayı bırakmamız gerekiyor. Deprem sorunu siyaset üstü bir sorundur. Deprem bölgesindeki belediyeler ve depremden yoğun göç alan belediyelerle ilgili, şu partiden, şu partiden diye yaklaşmadan düzenleme yapılması gerekiyor.
” CUMA GÜNÜ BEN, GRUPUM VE ANKARA’DAKİ ÜYELERİMİZ DİSK İLE BİRLİKTE MİLLETE YÜRÜYECEĞİZ”
Barolar Birliği, anayasanın askıya alınmasına karşı harekete geçti. Biz hep birlikte o eyleme katıldık ve destek verdik. Avukat arkadaşlarımız da cübbeleriyle yürüyerek bize destek oldular. Şimdi bir yürüyüş daha var. DİSK Genel Başkanı İstek Çerkezoğlu’nun liderliğinde hakikat, İstanbul’dan Ankara’ya yürüyor. Şu anda Düzce-Eskişehir arasındadırlar. Biz takip ediyoruz, il büyüklerimiz takip ediyor. Bizim örgütlerimiz de onlarla birlikte yürüyecek mesela, Eskişehir’de. Cuma günü Ankara’ya vardıklarında ben, grubum ve Ankara’daki üyelerimiz DİSK ile birlikte Ulus’a kadar yürüyeceğiz ve yürüyüşlerine destek vereceğiz. Ayaklarına yeni ayaklar eklenecektir. Ayaklarımız yeni yollarla buluşacak. Sesimize ses eklenecektir. Yeni kabuklar çatlayacak. Yeni kulaklar söylediklerimizi duymaya başlayacak. Sonunda çok olacağız ve bu ülkenin kaderini değiştireceğiz.
Artık emek ve sermaye karşı karşıya gelirse biz de emeğin yanındayız. Bir erkekle bir kadın karşı karşıya gelirse biz kadının tarafındayız. Haklı ile haksız karşı karşıya gelirse biz sağın tarafındayız. Güçlü ile zayıf karşı karşıya gelirse zayıfın yanında oluruz. Tarafımızı açıklamayacağız. Taraf olacağız, yanlarında olacağız, arkalarında olacağız, onlarla bir olacağız. Söz veriyoruz.
” YOKSULLARA VE KÖYLÜLERE VERİLECEK BU 5 BİN LİRAYI ÇOK FAZLA GÖRÜYORLAR. YAZIKLAR OLSUN SANA”
Gökhan Günaydın, ‘Umarım Başkanım unutmaz’ diyor. Büyük bir adaletsizlik var. Esasen devlet ‘Asgari ücret şu kadar olacak’ diyor. ‘Daha az ödeyen herkesi cezalandıracağım.’ Emeklilerine 7 bin 500 lira ödemeyi gerekli görüyor. Bunun en azından asgari fiyat seviyesine çıkarılmasını savunuyoruz. Tasarımızı sunduk ve arkasındayız. Seçim öncesi ‘Bunu yapacağız’ diyerek yola çıktılar. İşleri tersine çevirdiler. ‘Fiyatı kademeli olarak artıracağız.’ Daha sonra bana ‘Bayramda yani 29 Ekim’de yapacağız’ dediler. Sonra çevirip 5 bin lira yaptılar. Çalışan emeklilere de vermediler. Günümüze kadar kaldı. Şimdi ise ÇKS’ye kayıtlı değilseniz destek vermiyorlar ve bu 5 bin lirayı geçimini sağlamaya çalışan yoksul çiftçi ve köylülere çok fazla buluyorlar. 3-5 dönümlük arazileri var. Yazıklar olsun sana. Bu düzenlemeyi Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Herkese verilmesini savunuyoruz. Gerektiğinde bu ÇKS üzerinden ek dilekçe verilmesine ihtiyaç duyulursa avukatlarımız bunu değerlendirip iletecektir. Avukatlarımız takip ediyor. En düşük emekli maaşı taban fiyatı olmadan da bu konudan vazgeçmeyeceğiz. Mağdur çalışan emeklilerin ve ÇKS kayıtlı çiftçilerin haklarını savunmaya devam edeceğiz.
” BU ANAYASAYI DURUR VE ASKIYA ALIRSANIZ BUNUN ADI DARBE OLACAKTIR
“Geçen hafta, daha önceki kararların tamamen farklı olduğu ve bu ülkede hiç kimsenin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamayı düşünmemesi gerektiği ve düşünmediği bir dönemde, geçmişteki birçok kötü girişim bir kez daha Anayasa Mahkemesi kararlarıyla örtüşürken Hatay halkının sebepsiz yere seçtiği milletvekili Can Atalay, Devlet Bahçeli’nin hepimiz adına yemin etmeye davet ettiği ama kendisine kilitlenen Can Atalay, Silivri’den buraya gelemediği için gelemeyen Can Atalay. Daha sonra 600 milletvekilinin oyu ile İnsan Hakları Komisyonu’na Can Atalay seçildi. O komisyonun Türkiye’de açmayacağı kapı yoktur. Böyle bir yetkisi var. Cezaevinin istediği koğuşuna girip çıkabilir. istiyor. Can Atalay o komitenin üyesi. Seçildi. Kilidi açmıyorlar. Anayasa Mahkemesi bunu ‘hak ihlali’ olarak nitelendirdi. ‘Çabuk serbest bırakın’ dedi. Daha önceki kararlarda olduğu gibi Berberoğlu, Gergerlioğlu ve diğer kararların. Ancak önce alt mahkeme, ardından belgeyi gönderdiği Yargıtay durdurdu. 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi Size o kadar meydan okudu ki, kişiselleştirilmiş meselelerle, tehditlerle, imkânsız ifadelerle bir karar yazdı. Gözlerimize inanamadık. Kararda; Bu Meclis’in lideri Kurtulmuş’a ‘Kararını neden okumuyorsunuz?’ diye meydan okunuyor. Ayarlamak, yerine koymak, sıraya koymak var. Kararda; Hatay halkına şunları söyledi: ‘Milletvekili seçmek sizin işiniz değil. Onaylarsam mümkün. ‘Kabul etmiyorum’ deme kibri var, milli iradenin tanınmaması var. Kararda bu Meclis’e ‘Sen kimsin kardeşim, (insan hakları) komisyonuna kimi seçeceğine ben karar veririm, sen değil’ diye bir düzenleme var. Bu kararın hızla bu Meclis tarafından değerlendirilmesi gerektiğini söyledik. Sayın Kurtulmuş’u aradım, ilk başta olumlu bir yaklaşım oldu. Daha sonra ne olduysa Danışma Kurulu oluşturulmadı. Tabii biz Meclis’i özel bir gündemle topladık ama onlar özel bir gündemle toplamadılar. Şu ana kadarki durumdan, uçaktaki açıklamalarıyla birlikte, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP’ye verdiği destekle bu Anayasaya karşı suç işlediği, teşebbüste bulunduğu anlaşıldı. Yargıtay’ın kararı… Bu Anayasayı askıya almaya kalkarsanız buna denir. Askerler tarafından yapılıyorsa bu askeri darbedir. Siviller tarafından yapılıyorsa sivil darbedir. Eğer ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir partinin lideri tarafından yapılıyorsa bu hayatımda gördüğüm en rezil darbedir. Her darbede bedelini ödedik, işkenceler yaşadık, genel başkanlarımız hapse atıldı ve elbette 15 Temmuz gecesi size darbe yapıldı. Bütün darbeler doğası gereği yeterince hükümete karşı yapılıyor. Ama herkes dönüp muhalefete bakıyor. Ana muhalefetin gözünün içine bakıyor. O günkü Meclis Başkanı’nı, grup başkan yardımcılarını aradım, kapalı olan Meclis’i açtım, gelip Meclis’e koştum, kürsüye çıktım ve kürsüden şunu söyledim: ‘Biz seçilmiş ana muhalefet partisiyiz. Millet bize yeni bir görev verene kadar demokrasinin, Parlamentonun ve hükümetin arkasındayız. Bunu, ‘Kimden gelirse gelsin darbeye karşıyız’ diyen, o gün bombaların altında demokrasiyi savunan, demokrasinin arkasında duran tüm milletvekilleriyle birlikte sabaha kadar bekleyen biri olarak söylüyorum. Bundan sonra birileri Tayyip Erdoğan’a darbe girişiminde bulunursa, gerekirse tankta yine onun yanında olacağız. Ancak bu darbe girişiminde Recep Tayyip Erdoğan’a fırsat vermeyeceğiz, ona zor anlar yaşatacağız. Ona yerini bildirin.
” “BÖYLE YAPARSANIZ BİRİLERİ GELİR ANAYASA’NIN 104. MADDESİNİ İHMAL ETMEZ.”
Hatta öyle bir şey yapıyor ki, yarın yine dolaşıyor, ‘Aldatıldım’, ‘Aldatıldım, beni yanılttılar’ diyor. Kendisi hep iyidir ya da etrafındakiler kötü… O öyle bir işin içinde ki Anayasa’nın 153. maddesi açık ve net, diyor ki, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararı resmi gazetede yayımlanır’ gecikme. Yürütme, yasama ve yargı organlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Yani Recep Tayyip Erdoğan’ı, vatandaş Tayyip Erdoğan’ı, AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı unvanını taşıyan Erdoğan’ı da bağlıyor. Bakanlıkları, mahkemeleri, Meclis’i bağlıyor ve ‘Anayasanın bu maddesini yok sayıyorum’ diyor. Bunu yaparsanız bir başkası çıkıp anayasanın 104’üncü maddesini yok sayar. Bu nedir? Başkanın görev ve yetkileri… Bir sayfayı okumayan diğer sayfayı okumamaya bir şey söyleyemez, bir sayfayı yırtan da diğer sayfayı yırtmaya bir şey söyleyemez.
” GÖZLEMİMİZ DEVAM EDECEK”
Gücünüzü ve yetkinizi anayasadan alıp bindiğiniz kısmı kesiyorsunuz. Duyar duymaz toplandık, karar verdik ve harekete geçtik. O günden bu yana Meclis’teki direnişimiz sürüyor. Yeni eylem kararı alınana kadar nöbetimiz devam edecek. O nöbet neden Meclis’te tutuluyor? Çünkü anayasanın 75. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisini ve oluşumunu anlatmaktadır. Eğer o anayasayı savunmazsam milletin bana verdiği bu kürsüde ve arkamdaki genel kurul salonunda oturma yetkisini kötüye kullanmış olacağım. Anayasanın bir maddesine karşı çıkan herkes kendi varlığını ve meşruiyetini göstermiş olur. Erdoğan kendine gel, bindiğin dalı kesme.
” SİZİNLE ANAYASAYI İHLAL ETMEYE ÇALIŞIRSANIM KORKMAM GEREKİR”
Şimdi ‘Anayasa’yı değiştirelim’ diyerek bunu konuşturmaya çalışıyorlar. Sayın Erdoğan, elinizde anayasayı değiştirecek rakamlar yok. Özgür Özel’in de, CHP’nin de Anayasa Mahkemesi’ni zayıflatacak, kararlarına uymamayı keyfi hale getirecek, Anayasa’yı geçersiz kılacak şekilde sizinle işbirliği yapma gibi bir niyeti yok. Bizim öyle gözlerimiz yok kardeşim. Kardeşim, seninle anayasayı ihlal etmeye kalkarsam kızarım… ‘Gidip kapınızı çalarız’ diyor. Anayasayı değiştirecek, Anayasa Mahkemesini zayıflatacak. Bir şeyi anlaması gerekiyor: Anayasalar, bugün yapılan, ayakta kaldıkça güçlenen, uygulandıkça olgunlaşan, aşkın zamanın değerli metinleridir. Anayasa herkes için, hatta doğan herkes için yapılmıştır. Her doğan çocuğa yapılır. Bu anayasa şu anda kriz yaratıyor çünkü herkes için değil Erdoğan için yapıldı. Çünkü bu birisini hem bir partinin başkanı yapar, hem de devletin başkanı yapar. Bu anayasa herkesin anayasası değil, Erdoğan’ın anayasasıdır. Bu nedenle Erdoğan’ın “Hakem rolünü ben üstleneceğim” demesi herkesi şaşırtıyor. Bir derbi maçında iki gruptan birinin lideri ‘Maçı ben yöneteceğim’ derse buna kim inanır, güvenir? Onun için her doğan için bir anayasa yapıp, Cumhurbaşkanını devletin başı, devleti temsil eden ve bu devletin güçlü bir parlamento tarafından yönetilmesini zorunlu kılana kadar Erdoğan anayasasının eksikliklerini dile getirmeye ve Erdoğan’la mücadeleye devam edeceğiz. Ta ki her doğan ve her doğan için bir anayasa yapana kadar.
“DEVRİM PARTİ OLMANIN GEREKLERİNİ SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ”
Cumhuriyetin geleneklerine sıkı sıkıya bağlıyız. Sayın Ali Sirmen diyor ki, ‘CHP 6 oka sıkı tutunacak mı?’, biz de sıkı tutunacağız. Bu 6 oktan biri milliyetçilik okudur. Ancak bir yandan Atatürk’ün kurduğu partiye, milliyetçilik yapan partiye yapılan gayri milli isnatlarla da uğraşmayacağız. 6 oku kucaklayacağız. Bu partinin ve cumhuriyetin geleneklerine sahip çıkacağız. Ama sosyal demokrasinin evrensel değerlerini, sol parti, ilerici parti, devrimci parti olmanın gereklerini sonuna kadar savunacağız.
” AZERBAYCAN’DA CHP’YE KARŞI BELİRTİLEN BİR kırgınlık, BİZİ DE ÜZEN FARKLI BİR TUTUM VAR. “CHP’NİN GENEL LİDERİ OLARAK İLK FIRSATTA AZERBAYCAN’I ZİYARET EDECEĞİM”
Bu ülkede seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan, AK Parti’nin değil, sevmediği ve karaladığı 80 yıllık devletin devlet geleneklerine uygun olarak ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapıyor. (KKTC) ve ikinciliği Azerbaycan’a oldu. Yarın KKTC’nin kuruluşunun 40. yılı. CHP Genel Başkanı ve geleceğin iktidar partisinin Lideri olarak yarın KKTC’ye ilk ziyaretimizi gerçekleştiriyoruz. İlk fırsatta ikinci ziyaretimizi Azerbaycan’a yapacağız. Azerbaycan’da CHP’ye yönelik, geçmişte kötü niyet olmaksızın yapılan bazı kaymaların, bunların zamanında düzeltilmemesi veya onarılmamasından kaynaklanan açık bir kırgınlık ve farklı bir tutum var ve mesafe bizi üzüyor. CHP Genel Başkanı olarak ilk fırsatta Azerbaycan’ı ziyaret edeceğim.
25 KASIM’DA BOSNA HERSEK’DEYİM
25 Kasım’da Bosna Hersek’teyim. Bosna Hersek Devlet Günü’nde büyükannesi Selanik’te, dedesi Üsküp’te doğmuş ve o ülkelerin çocuğu olarak bundan sonra biz de Bosna Hersek’te, nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Balkanlar, ülkemizin kökleri oraya uzanan güzel Trakyalıları ve coğrafyamızın her yerinden gelen göçmenler. Üsküp’te, Yunanistan’da nereye gitmemiz gerekiyorsa orada olacağız ve her bağlantıyı taze ve canlı tutacağız.
Dış politikada her şeyi yapacağız, mesela şunu yapmayacağız. Katil dediği Esad’a bir o yana bir bu yana yaklaşıp fotoğraf karesine girmeye çalışan bir lider imajında olmayacağız. Mısır’la ilişkilerimizi kötüleştirmeyelim derken, ‘Darbe lideri Sisi’yi destekliyorlar’ diyen, hatta ‘Binali ile Sisi İstanbul seçimlerinde yarışıyor’ diyen birinin dün çekilen fotoğrafını milletimizin gözü önünde sunuyorum. ‘. Ülkemizde kendisine darbenin finansörü diyen, Birleşik Arap Emirlikleri’ne sırf duygusal nedenlerle koşup sarılan, bir cinayetin katili diyen ve ona sarılan birinin tutarsızlıklarını gördüğümüzde bunu göstereceğiz. Suudi prens ülkemizde bir cinayetin katili dediği çocuğuna sarılmak yerine. Bundan sonra tüm Türkiye’ye kararlı, ölçülü, istikrarlı, yarın yüzüne bakmak yerine bugün küfretmeyen, bugün yüzünü öpmeyen, ilkeli ve kararlı bir dış politikanın nasıl olacağını anlatacağız. dün tükürdü. Bizler CHP olarak bu ülkeyi, geleneksel dış politikadaki başarıları örnek alan, yeniden Avrupa Birliği üyeliği yolunda samimi bir adımla ilerleyen, Avrupa Birliği’ne hızla giren, Avrupa Birliği’ne hızla girmiş, Avrupa Birliği’ne girmiş bir ülke haline getireceğiz. vasiyette belirtildiği gibi çağdaş medeniyetler düzeyi.